“İlkin, karanlık masalların karanlık köşelerinden gelir gibi davulcu çıkagelmiş. Almış eline dut ağacından oyma tokmağı, az gitmiş, uz gitmiş. Dere tepe düz gitmiş. Sonunda varmış düzlük bir köye. Sonra başlamış meşin kayışla boynuna astığı anaç davulu dövmeye. Dövmüş ha dövmüş. Birden, her yeri davul tozu kaplamış da körpe kuzular analarını dahi seçemez olmuş. Büyücü diyen de olmuş ona, hokkabaz diyen de… Durur mu, inadına vurmuş davulcu. Vurdukça da kerpiç evlerden toprak koparan güm güm sesle ...