Evlâdının ve neslinin âkıbet endişesini duyan bir mü'min, geçici bir metâdan ibaret ve husûsen inişli-çıkışlı imtihan şartlarına sahip olan bu hayattan ziyade; evlâtlarının nihâî âkıbetlerini, yani âhiretlerini düşünür. Onun için, çırpınır. Evlâtlarını dünyaya hazırladığı ve dünyalığını helâlinden kazandığı gibi; sonsuz âhiret yolculuğunun yegâne azığı olan takvâyı da ihmâl etmez. Elbette mü'min, bu dünyada evlâdının rızkını düşünür. Fakat onun asıl endişesi, o lokmaların helâl olup olmadığıdır. ...