Kemalist Devrimden başlayarak hemen her şeyin, Üçüncü Dünyaya kıyasla otuz kırk yıl erken cereyan ettiği Türkiye, bürokrasi-burjuvazi, tek parti-çok parti, ordu-parlamento çelişmesini 1946-50den beri yaşamakta. Emekçiler ve hâkim Türk milliyetçiliğinin diğer mağdurları, bu mücadelede kâh görece aktif, kâh pasif biçimde yer alıyor. Kendilerine özgü talepleri gündeme getiriyor veya getiremiyor. Ama şu kadarını rahatlıkla söyleyebiliriz ki, halk çıkarlarını asla bürokrasinin, ordunun, tek-particil ...