Ahlâki yargılarımız, tıpkı arzularımız ve isteklerimiz gibi, yaptıklarımızın (ya da yapmadıklarımızın) güdüleyicisi olabilir. Ahlâki yargılar aynı zamanda kendimizin, toplumumuzun, dünyamızın başına gelebilecek şeyler konusundaki tavrımızı da şekillendirir. Bunu bazen iyi-kötü, doğru-yanlış gibi doğrudan değer ifade eden yargılarla, bazen de sapık, deli, terörist gibi değer-yüklü sözcüklerle pek düşünmeden yaparız. Madem modern çağda Tanrı öldü! ve her şey mubahtır; o halde ahlâki yargılarımız neye dayanmaktadır? Ya da her şeyin görece olduğu postmodern çağda bunlar ne denli güvenilirdir ve başka yargılarımızla ne ölçüde tutarlıdır?
Ahlâk Üzerine Tartışmalar bu soru(n)ları gündelik olaylardan yola çıkarak irdeleyen bir kitap. Nasihatlar vermiyor. Kişi olmanın ne anlama geldiğini ve kişiler-arası ilişkilerin doğasını tartışıyor. Şimdiye kadar bazılarını görmezden geldiğimiz, bazılarına üstünkörü cevaplar verdiğimiz ya da hızla ilerleyen teknolojinin yarattığı yeni sorunları ele alıyor: İntihar, cinsellik, ötenazi, kürtaj, hayvan hakları, tüp bebek, savaş, pornografi gibi... Önümüze doğru cevaplar koymaktansa öncelikle doğru sorular sormanın önemini vurguluyor. Kısacası kelimenin gerçek anlamıyla felsefe yapıyor.
Teorinin gündelik olayları açıklayamayacak kadar büyük olması, belki de solun bugünkü kriz nedenlerinden biridir. Ayrıca, amaçlara ulaşmada her aracın kullanılabileceği anlayışı, amaçları bile görünmez kılacak bir kirliliğe yol açmıştır. Kendini yeniden kurmayı amaçlayan solun yeni bir etiğe ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz.
Zevk alma, ahlâki yargılar ve nesnel değerlendirmelerden apayrı bir kategoridir. Yalnızca şunu söylememize izin verin: Biz bu kitaptan hoşlandık, sizin de hoşlanacağınızı düşünüyoruz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.