Kavramların tarihinden ve özellikle ahlâkî kavramlardan bahsediyorsak, meselelerin geçmişte başladığını ama geçmemiş olduğunu ve hatta geçmeyecek olduğunu anlamak zorundayız. Geçmişi başlatan, bir bakıma meselelerin kendisidir. Bunun en önemli nedeni, kendimizi ahlâkî sorunlarımızla görmeye başlayabilmemiz; kavramlar çerçevesinde de yargılayabilmemiz ve geliştirebilmemizdir. Çünkü sorunlar ne olduğumuzu gösterirken, kavramlar ne olmamız gerektiğini gösterirler. İşte düşünce tarihindeki değişim ve dönüşümler, sorunlarımız ile kavramlar arasında geçirdiğimiz olayları ifade eder.
Mitsel işleyişte, insanın geçmişteki olaylarının işlenişi ile geçmişin işlenişi yani bir zaman kavrayışı birbirine karışmıştır. Bu kaçınılmaz yanlışlık daha sonra tarih disiplinine dönüşümün yolunu da açmıştır. Elbette bu dönüşümün felsefe tarafına düşen payı da söz konusu olacaktır. Fakat felsefe; mit, historia dahil olmak üzere, geçmişteki bütün kurguların çeşitli şekillerde eksikliği üzerine bir rasyonalite geliştirerek kendisini sona saklayacaktır. Bunun anlamı artık felsefenin, sadece onların yanlışlıklarının açığa çıkarılması değil, yanlışlığın neye göre yanlışlık olduğunun ve dolayısıyla doğruluk ölçütünün ne olduğunun belirlenmesiyle nihai bir rasyonalite olarak karşımıza çıkmasıdır. Burada önemli olan, söz konusu doğruluk ve yanlışlığın etikle olan ilgisidir. Çünkü bize göre etik, insan varoluşunun çok boyutlu yapısını vurgulayan bir duruşa sahiptir. Bir diğer deyişle etik, çıplak insanın giyinme ihtiyacını metafiziğe kadar götürme arzusunu yaratan bir bakış açısıdır.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.