Karmaşık toplumsal tutumların sergilendiği Türkiye gibi inanılmaz dinamik bir ülkenin insanı karşısında yalınlık nasıl yakalanabilir? Öyle bir yalınlık ki üretim, ilişki biçimleri, anlama, kavrama kapasiteleri, kültürel yapı taşları birbirlerinden tamamen farklı üç dalga insanının (tarım, sanayi, bilgi toplumu) ortak algı tanjantlarına değsin ve algılama yönetimine kapı açabilsin! Bir dönem elitizm horlandı ve aşağılandı. Eğitim sistemi de siyasileştirildiği ve popülarize edildiği için, her türden ürün ya da hizmetin üretim kültürüne yüzeysellik ve bir tür sığlık egemen oldu. Derinlik giderek azaldı, önemini yitirdi. Derinleşmeyi elden bırakmak istemeyenler ise ‘entel-dantel' olmakla suçlandılar. Benim ‘neşeli cahiliye devri' diye adlandırdığım bu dönemin 1980 ile 2000 arasında sürdüğü söylenebilir. 2000'li yıllarda Türkiye başka bir kültürel kırılma noktasının eşiğine gelmiştir: Yeni Popüler Kültür! Ulu orta "Errare humanum est!" buyurduğum günlerden birinde, hâlâ ahbaplığımızı sürdürdüğümüz İsviçreli dostum Peter Schurter dedi ki: "Arkadaş, sen bu deyişi çok kullanıyorsun, ama sadece yarısını... Herhâlde ikinci yarısını bilmiyorsun!" Hayli şaşırmıştım. Ben biraz küstahça, "Neymiş bakalım ikinci yarısı?" diye sorunca şöyle dedi: "Errare humanum est; perseverare diabolicum!" Hata yapmak insanlara mahsustur; hatayı tekrarlamak ise şeytanlara
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.