Gökler ve yer, her biri binlerce yıla denk altı günde yaratıldı. Hayat sahibi her şeyi sudan halk ettiğini söyledi Yaradan. Bir kelime yetti yaratması için. Kün, “Ol” dedi, oldu. Belki de bu yüzden, kendi ruhundan üflediği insan da, zamansızlığa göçtüğünde gözüne birkaç saatten fazla görünmeyecek ömrü boyunca oldurmaya çalışır bir şeyleri. Bir ikindi sonrası kadar bile sayılmayacak vakti varken hem de. Her gün altı dakika hiç az değil böyle bakınca. Kulaklarında yüzlerce hayatın hikâyesini barındıran bir vaizenin altı dakikası kaç yıla denk gelmiş, göreceğiz. Yazıcı masanın başına geçer, mürekkebini ve kalemini seçer, saati kurar ve başlar yazmaya. Altı dakikası vardır, bir de mürekkebi ve kelimeleri. Kırmızı, mavi, yeşil, mor, kahverengi ve siyah mürekkeplerden biriyle başlar yazmaya. Akıp gitmesi gereken altı dakikaya en uygun yazı aleti dolmakalemdir bu yüzden. Başlangıç kelimesi verilidir; araştırmaya, düşünmeye vakit yoktur. Oturacak ve başlayacak kelimelerini akıtmaya. Ne varsa özünde, o akar kalemin ucunun battığı yerden. Bir vaizenin “tedbirsiz, sakınmasız, neyse o” halini okur, bu satırları okuyanlar.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.