Bu romanda anlatıcı bir sabah kendisine onur borcunu hatırlatan bir telefonla uyanır. Borcu hatırlatan kişi, Platon diye bilinen Muhammed Eflatun, çabuk parlayan fakat yetenekli bir ressamdır ve "insan vakarının ayaklar altında çiğnendiği" bir Memleket'te yaşamaktadır. Hep sahne ışıklarının gerisinde durmayı tercih etmiş olan ressam artık kendi hayat hikâyesini yazdırma arzusundadır.
Hikâye ilerledikçe Platon'un Londra'daki dostu, eski ressam olup, daha sonra New York'ta müzik eleştirmeni olan Alice Stepford'la; general düşkünlüğü yüzünden bir gecede İslam dünyasının Diderot'u olarak şöhrete kavuştuğu Paris'in entelektüel salonlarına kaçmak mecburiyetinde kalan Bayan 'Münasebetsiz' Latif'le; anlatıcının ilk aşkı, kitabın Altın Kelebeği Jindié'yle tanışırız.
Uzun zamandır Lahor'a yerleşmiş bir Çinli ailenin kızı olan Jindié, artık anlatıcının en iyi arkadaşı, Washingtonda Cumhuriyetçilerin kalp ameliyatçısı olağan ve bu yüzden çocuklarının kendisini affedemediği Zahidle evlidir. Jindié ailesinin çalkantılı tarihçesi, günümüzü ve geçmişi harmanlayan büyük bir serüvenle iç içe geçmiştir aslında. Jindiénin atalarından Du Wenxiu, on dokuzuncu yüzyılda Yunnanda bir Müslüman isyanına önderlik etmiştir
Altın Kelebeğin Gecesi, Tarık Ali'nin kaleme aldığı ve diğerleri Selahaddinin Kitabı, Taş Kadın, Nar Ağacının Gölgesi ve Palermo'da Bir Sultan olan İslam Beşlisi romanlarının sonuncusudur. Yazar, yazımı yirmi yılı aşan ve yirmiye yakın dile çevrilen bu roman dizisiyle büyük övgüler toplamış ve 2010 yılında Granada'da büyük Granadillo Ödülü'ne layık görülmüştür.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.