Baudrillard Amerika´da Avrupa kültürünün Amerika ile hesaplaşmasına alışılmadık bir boyut getiriyor. Amerika´yı ne modern Avrupa´yı tanımlayan kavram ve değerlerin tükenmişliğine ya da tıkanmışlığına bir alternatif olarak gören, ne de Avrupamerkezci bir kültür ve uygarlık anlayışıyla eleştirmeye yönelen bir kitap bu. Üçüncü bir yaklaşımın, Amerika´yı Amerika olarak anlamının ve bunu da yerinde, Amerika´nın kendisinde yapmanın zorunluğunu savunuyor.
Öte yandan Baudrillard´a göre Amerika´yı yerinde anlamanın yolu müzelerini, kütüphanelerini gezmek, geleneksel anlamda kültürel ürünler olarak adlandırdığımız şeyleri aramak değildir. Tersine, doğanın insandan önce geçirdiği bütünevrimleri sergileyen ilkel bir coğrafya, kent kavramlarımıza sığmayan bir kentleşme, farklı bir birey, ahlak ve sağlık anlayışı, bir başka kültür sunan Amerika´yı görmek gerekir. Bunu yapmaksa Batı´nın çöllerini boydan boya kateden otoyollarda gözden kaybolma noktasına varacak kadar hız yaparak Avrupa´da hiçbir zaman rastlanamayacak bir mekan ve yataylık deneyimi yaşamayı; Las Vegas´ı çölden fışkıran yapay bir ışık demeti olarak görebilmeyi; ne bir merkezi ne de dış sınırları olan ve böylece kent kavramını yeniden tanımlayan Los Angeles´i gece karanlığında uzaktan seyretmeyi, New York´un siluetinden belrien yepyeni dikeyliği algılayabilmeyi gerektirir.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.