XX. yüzyıla damgasını vuran bir isyan şairinin ve bir dönemin portresi...
Ayağında yüksek topuklu şık çizmeler, omzuna dek düşen bembeyaz saçlarıyla Saint-Germain Bulvarı'nda sabaha karşı gördüğüm yaşlı adamın Aragon olabileceğini düşünmemiştim. Aragon adı, her şeyden önce bir tarihti benim için. Birinci Dünya Savaşı'nın yanık insan eti kokan siperlerinden Fransız Direniş Hareketi'nin yeraltı örgütlerine, Dada ve Gerçeküstücülüğün sözcük oyunlarından Dinyeper Barajı'nın, hatta Stalin'in övgüsüne, Soğuk Savaş, Yirminci Kongre, giderek 1968 Mayıs günlerinden karısı Elsa Triolet'nin aşk türküsüne dek uzanan bir yaşamın olağanüstü tarihi... Bu kitabı yazmadan önce onun yapıtındaki tek değişmeyenin 'değişim' olduğunu bilmiyordum.
Fransız şair Louis Aragon'u karısı Elsa'ya olan aşkını anlattığı şiirleriyle tanıdı Türk okuru. Elsa'nın Gözleri şiiri pek çok âşığa kendi aşk dizelerini yazmak için ilham verdi. Ya da pek çok âşık o dizelerle kazandı gönlünü sevdiğinin. Oysa Aragon'un dizeleri Dada hareketinden Gerçeküstücülüğe, komünist eylem yıllarına her dönem için farklı bir isyan manifestosu olarak tarihe geçti.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.