Babam, tamı tamamına yirmi beş yıl sonra, bir elinde yıllanmış üç telli bağlaması, diğer elinde ahşap bavulu, kapımın önünde diz çökmüş, gece vakti aniden ortaya çıkmış mahcup bir konuk veya geçip giden zamandan borcunu mahsup etmeye gelmiş eski bir alacaklı gibi öylece beni bekliyordu.
Evvela, baba-oğul hesaplaşmasına dair bir roman bu... Kırgınlığın, kızgınlığın, suçluluk duygusuyla, hayatından çıkartma arzusunun kopamamakla boğuştuğu bir hesaplaşma. Romanın kahramanı avukatın Her oğul gibi, ne kadar direnirsem direneyim daha en başından babama karşı yeniktim hissinin hep orada durduğu bir hesaplaşma.
Bir yandan da kırık bir aşk hikâyesinin bulutu dolanıyor babasıyla meselesini halletmeye çalışan adamın üzerinde... Yoksa, iki aşk hikâyesinin mi?
Roman, aynı zamanda bir yol hikâyesi... Hem, düz anlamıyla bir yol hikâyesi: Diyarbakır'dan Kars'a yolculuk ediyoruz. Uzun yolun menzilleri, konaklama tesisleri, aramalar, kontroller, ıssız taşra köşeleri... Memleket hastaneleri...
Ama bir yandan da hafıza içinde bir yolculuğun hikâyesini dinliyoruz. Zihnin kuytularına, bilincin dehlizlerine de uzanan bir yolculuk. Her konakta çırak ve hayranlarının adeta onu beklediği saz aşığı babanın müphem ilişkilerinin ve evvel hayatındaki kadınların sırrına doğru
yolculuk... Asıl uzun yol, o işte...
Okurları, Kemal Varol'un önceki eserlerine de uğradığını sezecektir bu yolculuğun.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.