Bir askerin ölümünü milli bir utanç değil de iftihar kaynağı saymak ne garip.
Tristan Sadler, adımlarını sürükleyerek gittiği küçük kasabada ölü arkadaşının ailesiyle yüzleşecek. Ve ölü mektupların anlatamadığını Tristan anlatacak:
Büyük Savaş'ı...
Birbirlerini öldüren, birbirlerini seven, ölümün acısını birbirine bakan iki yürekte dindirmeye çalışan genç erkekleri...
Öldürmeyi ve savaşmayı reddedenleri...
Korkaklıkla ve hainlikle suçlanıp infaz edilenleri...
Erkekliğin yeniden ve yeniden sınandığı savaş yıllarını...
Korkaklığın ve eksik erkekliğin utancıyla yüzlerini kapatan
namuslu ve vatanperver evleri...
Tristan'ın hikâyesinden geriye vicdanın en cevapsız sorusu kalacak: Savaşan mı yoksa savaşmayı reddeden mi? Kimdir daha cesur olan?
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.