XV. yüzyılda Abdürrahim Merzifonî, Türkistan’da seyrusülûkunu Zeynüddin Hâfî’nin yanında tamamladıktan sonra mürşidi onu şu cümle ile Diyâr-ı Rum’a yani Anadolu’ya gönderir: “Bir aşk kütüğü yaktık, Rum üzerine attık.” Tasavvuf kültürü sûfîler, kitaplar, tarikatlar ile birlikte bir diyardan başka bir diyara ulaşır. Dervişlerin ulaştığı şehirler, tarikatların yerleştiği beldeler, kitapların buluştuğu çehreler yeni anlayışlar ortaya çıkarır. Doğu topraklarından Anadolu’ya gelen sûfîler, tasavvuf kültürü ve neşvesiyle yoğrulmuş şehirlerin mimarları olur. İstanbul ve Bursa bu şehirlerin başında gelir. Mustafa Kara’nın Türk tasavvuf tarihine dair makale, inceleme ve denemelerinin bir araya getirilmesiyle oluşan bir dizi kitabının devamı niteliğindeki bu eserde, İstanbul ve Bursa’nın tasavvuf kültürü başroldedir. İstanbul’un fethinde Fatih’in yanında bulunan Akşemseddin de buradadır, Cumhuriyet döneminde tekkelerin illegal tarihini yazmak için Dersaadet’i adımlayan Cemaleddin Server Revnakoğlu da. Bu şehrin din ve kültür tarihiyle ilgili önemli bir şahsiyet olan Kayserili Ahmet Remzi Dede’nin hüznüne de işaret var, Konyalı Şeyh Vefa’nın şiirine de. Bursa’nın son yedi yüz yıllık kültür tarihini eserleriyle en geniş şekilde ortaya koyan Bursa Mısrî dergâhı şeyhi Şemseddin Ulusoy’a da.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.