Anlatmam gereken gerçeklerden kaçınılmaz olarak kuşku duyulacak; yine de eğer mantıksız ve inanılmaz gözuken şeyleri çıkaracak olsaydım, geriye hiçbir şey kalmazdı.
Howard Phillips Lovecraft, kuçuk yaşta babasını kaybeden, gençliğinde de annesini akıl hastanesine uğurlayan yalnız bir adamdı. Buyukbabasının anlattığı korku öykuleri onun dehşetlere gebe hayal dunyasının kapılarını açtı. Hep içine kapanık biri oldu. Tek çaresi yazmaktı. 1920li ve 30lu yıllarda yazdığı öykulerle korku edebiyatına damgasını vurdu ve korku diye adlandırdığımız duyguyu yeniden tanımladı. Onun eserlerinin çoğu modern insanın adlandıramadığı dehşetler hakkındaydı.
Deliliğin Dağlarında, adlandıramamanın yarattığı dehşeti bir bilim adamının, yani asıl işi tanımlamak ve sınıflandırmak olan birinin gözunden yansıtıyor okura. Tam da bu yuzden korku edebiyatının meselesi olan metinlerinden biri bu. Bilinmeyeni aydınlatma çabasının ve modern insanın umutlarının karşısında, derinden yukselen bir karanlığın ve sözcuklere dökulemeyen bir deliliğin öyküsü.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.