'İçeride' büyüdüm. Denilebilir ki, kişiliğim de 'içeride' şekillendi. Ama ben hiçbir zaman 'içeriye' alışmadım, 'içeride' olmayı benimsemedim. 'İçerisini' hep insan olmanın doğasına aykırı buldum. (...) 'İçeride' sayısız arkadaşım oldu. Her biri için cezaevi, kuşkusuz hayatlarında silinmez etkiler yaratan önemli bir deneyim idi. Bu arkadaşlarımın içerisinden ünlü-ünsüz gazeteciler, yazarlar, politikacılar da çıktı, işadamları veya mafyatik tipler de. Siyasetle, taraftarı oldukları örgütlerle ilişkilerini sürdürenler de oldu; sorulduğunda 'ben o defterleri çoktan kapattım,' diyenler de. Mahpus yatmışlığını adeta insanların başına kakanlar, bunu kendilerini yaşatmak için bir tür 'sermaye' olarak kullananlar da oldu; sadece yüreklerinde yaşattıkları bir acı tecrübe olarak hatırlayanlar ve lafını etmekten pek
hoşlanmayanlar da.
Tecrübeli bir mahpus, Cafer Solgun, yirmi yıla yakın süren hapishane deneyiminin aralıklarla 1978'den 1987'ye uzanan ilk faslını anlatıyor. Sinop, Davutpaşa, Metris, Sağmalcılar... 12 Eylül darbesinin içeriden görünüşü... Hapishanelerde ilk özel tip hücre uygulaması, açlık grevleri, ölüm oruçları... Direniş...
Hem olağanüstü günleri hem olağan rutini ve ilişkileri ile hapishanedeki hayat... Zulmün ve direnişin gündelik yordamları. Racon ve iç hukuk... Cafer Solgun, sadece içerideki hayatı anlatmakla kalmıyor, bizi Türkiye'nin yakın geçmişiyle yüzleşmeye davet ediyor. Hayat akıyordu ve mahpushanelerinde Türkiye'nin, varlıkları ülkülerine karışmış hasretler birikiyordu...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.