Sovyetler Birliği´nin dağılmasından sonra Sivil Toplum Sosyal Bilimler literatürünü ideal bir toplumsal ve politik örgütlenmenin anahtar kavramı olarak meşgul etmeye başlamıştır. Kavramın devletten bağımsız bir özel alanlar özdeleştirilmesi ve gönüllülük ilkesine dayandırılması; sadece devletten bağımsız ve hükümet etmekle ilgili olmayan (non - governmental) bir yapılaşmaya değil, aynı zamanda demokratikleşmenin toplumsal öngereklerine de işaret etmektedir. Bu bağlamda, Sivil Toplum kavramıyla sosyal bilimciler demokrasiyle uyuşumlu ideal bir toplumsal örgütlenmeyi resmetmeye girişerek sivil toplumun demokrasinin kalbi olduğuna da vurgu yapmışlardır. Dolayısıyla demokrasiyle ilgili her tartışma sivil toplumu aydınlatmayı; sivil topluma ilişkin her aydınlatma da demokrasinin ne şekilde demokratikleşmesi gerektiğini gündeme sokmuştur.
Bu tür tartışmalar özellikle 1980´den sonra politik rejimin normalleşmesine paralel olarak Türkiye´de başlamış, hatta o kadar yoğunlaşmıştır ki, akademik çevrelerin dışına taşmış ve ne yazık ki kavram büyülü, ama aynı zamanda buğulu hale getirilmiştir.
(Önsöz´den)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.