Harf inkilâbıyla birlikte kültür dünyamız siyaset felsefesini sadece Batı medeniyeti kaynaklarından tanıdı. Platon, Aristoteles, Machiavelli, Hobbes, Montesquieu, Rousseau, Marx, Weber ve diğerlerinin bu konudaki eserleri günümüz siyaset felsefesinin temel metinleri olarak algılanıp itibar gördüler. Bunlar siyaset kültürüne katkıları olan metinler olmakla birlikte, bir medeniyetin değerler dünyasını yansıtan eserler. Oysa, medeniyetimize özgü ve siyasetnâme ana başlığı altında toplanan, oldukça çeşitli ve zengin siyaset felsefesi metinleri harf inkilâbıyla beraber adeta yokluğa mahkum edildiler. Bu durum her zaman siyasetin pratiklerinde, bir temele ve kaideye dayanmayan ve varoluş gerekçesini erdemlerden almayan günübirlik uygulamalar olarak karşımıza çıktı. Çünkü her yönüyle insana hitap etmesi gereken siyaset alanı, kültürel zeminini, nirengi noktasını ve besin kaynaklarını medeniyet değerlerimizden almadığı için siyasetin uygulamaları da insana değil ideolojilere, güce ya da kişilere hizmet ettiler. Bu yüzden siyaset kurumu çoğunlukla ilkesiz, erdemlere çoktan veda etmiş ve kendisini sadece günün ihtiyaçlarına ve projelerine indirgemiş durumda.
Büyüyenay Kitaplığının sekizinci siyasetnâme eseri olarak okurla buluşan Devletin Ölümsüzlük İksiri, siyasetnâme klasiklerinden olan önemli bir eser. Bu eserdeki her düşünce ve birer arketip olan her bir hikâye, yüzyılların tecrübelerinden süzüle süzüle ve adeta fazlalıklarından arına arına birer öz, usare halinde hikmetle hayat pratiğini ışıklandırmakta ve aydınlatmaktadır. Öyle ki, teorinin yaşama alanını oluşturan hikâyeler, yaşanan olayların iç yüzünü anlamada klavuz olmakta, tecrübelerle test edilmiş ahlâkî ilkelere ve erdem teorisine dönüşmektedir. Nasıl ki erdemler ve ahlâkî ilkeler, insanın tutum ve davranışlarıyla hayat buluyorlarsa, aynı şekilde siyasetin tüm uygulamaları da, bütün ruhunu ve motivasyonunu erdemlerden ve ahlâkî ilkelerden alarak iyiliği yaygınlaştırmak ve kötülükle mücadele etmek zorundadır.
Devletin Ölümsüzlük İksiri'nin, ısrarla söylediği hakikatlerden biri, toplumu yöneten siyasi figürlerin öncelikle erdemlerin, ahlâki duyuş ve davranışların yaşayan birer temsilcisi olmaları; yapacakları her işe ve her uygulamaya erdem ve ahlâkın hayat veren ruhunu ve fikrini yerleştirmeleridir. Hakikate hizmet etmenin yegane koşulu budur.
Bu çalışma, hem eserin zorlu dil yapısındaki güçlükleri aşarak şimdiki alfabeye çeviren, hem de güzel bir anlatımla aslını aratmayacak şekilde günümüz Türkçesine aktaran Sadık Yazar'dan, Türkçe'nin siyaset, edebiyat ve kültür varlığına bir armağan.
Bunun olmadığı yerde, devredilen koltuklardan geriye kötü bir nam ve en önemlisi topluma kaybettirilen zaman kalacaktır.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.