Mıgırdiç Margosyan'ın 1992'de ilk basıldığı günden bu yana büyük ilgi gören kült kitabı Ingilizcede. Margosyan, enfiye çeken bir ebe, saf bir kilise bekçisi ve insanüstü bir demirci ustasının da yer aldığı renkli hikâyelerle Diyarbakır'ı çocukluğunda olduğu haliyle keşfediyor. O zamanlar şehir hâlâ çok sayıda inanca, dile ve karaktere ev sahipliği yapıyor, New Yorker yazarı Raf? Khatchadourian'ın deyimiyle "Macondo'nun Anadolu versiyonunu" andırıyordu. Doğduğu yöreleri, Ermeni ve Kürt kültürlerinde derin izler bırakmış Diyarbakır'ı, özellikle de 1940'lı, 1950'li yıllarda sıradan insanların günlük yaşamlarını sunan Margosyan, kendine özgü mizahı ve anlatıcılığıyla, damaklarda aynı anda hem leziz hem de buruk bir tat bırakıyor. Gâvur Mahallesi'nde tarihin biraz öykü, öykülerin de biraz tarih olduğu, keşfedilmeyi bekleyen bir dünya, kapı aralığından el sallıyor hepimize. "Yazılarımda, bizim oraları anlattım, gördüğüm ve yaşadığım gibi. Tipleri ve adlarını hemen hemen aynen verdim, değiştirmeden, oldukları gibi. Onlardan, o bacolardan, o dayılardan, o amcalardan çoğu öte tarafa göçmüşlerdir. Adları, hatıraları, biraz da bu satırlarda, bu kitaplarda yaşasın..."
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.