|
Format |
: Kitap |
|
Barkod |
: 9786055378721 |
|
Yayın Tarihi |
: 2013-12-15 |
|
Yayın Dili |
: Türkçe |
|
Baskı Sayısı |
: 1.Baskı |
|
Sayfa Sayısı |
: 264 |
|
Kapak |
: Karton |
|
Kağıt |
: 2.Hamur |
|
Boyut |
: 13 X 21 |
Sorgulanmayan hayat yaşanmaya değer bir hayat değildir der, Sokrates. Hayatın
sorgulanması, hayatın kendisinin sorgulanması olarak anlaşılacağı gibi gündelik
hayat içinde tekrar edip duran davranış kalıplarının da sorgulanması şeklinde de
anlaşılabilir. Gündelik hayatın sorgulanması sıradanlaşmış, tekrar edip duran hayat
kalıplarının dışına çıkmak için fırsat oluşturur. Rutinleşmiş hayat insanı öldürür.
Çünkü duyarsızlaşmış ve sorgulamayan insan biyolojik olarak yaşasa da ruhen ölüyor
demektir. Gündelik Hayat Sosyolojisi, toplumsal hayatı ve değişimleri her yönüyle
inceleyen, toplumsal olgulara farklı bakış açılarıyla ve eleştirel bir şekilde yaklaşarak
bu olguların altında yatan gerçekleri ortaya çıkarmayı amaç edinen bir sosyal bilim
dalıdır. Yani, Gündelik Hayat Sosyolojisi, aşina olanı, yeniden keşfetme mücadelesidir.
Gündelik hayat incelemelerini, toplumların geçirdiği modernleşme sürecinin izini
sürmek için kullanılabilecek en elverişli araçlar arasında saymak hiç de abartılı olmaz.
Çünkü bu yolla günlük hayat kalıpları, desenleri, zihniyet yapıları, dünya algıları,
hayat tasavvurları ve bu sınırlarda gerçekleşen altüst oluşlar ya da sıradan farklılaşmalar
açıkça izlenebilmektedir(Henri Lefebvre) Modernleşme, Türkiyede toplumsal değişim
sürecinin ve gündelik davranış kalıplarının nasıl oluşturulduğun anlaşılabilmesi ve
yorumlanabilmesi için üzerinde durulması gereken süreçtir. Modernleşme kavramını
genel olarak geleneksel toplumdan modern topluma doğru değişimi ifade etmek için
kullanılmaktadır.
Türkiyede modernleşme süreciyle gündelik hayat kalıplarının değiştirilmesi
hedeflenmiştir. Böylece yeni bir değerler dünyasıyla modern bir toplumun pekâlâ inşa
edilebileceği tasavvur edilir. Bunun sonucu olarak da geleneksel kültür değerleri yerine
Aydınlanmanın Fransız üslubuyla biçimlenen değerler transfer edilmek istenmiştir.
Aslında değerlerin transferi sorunlu bir girişimdir. Yüzyıllara sarkan değer üretimi
toplumun aidiyet ve referans öğeleriyle birlikte kimliğin temel bileşenlerini oluşturur.
Değer ithali toplumu her aşamada gerçekleşmesi mukadder anomiyle karşı karşıya
getirir. Kök paradigmaların ihmali ben biz duygusunu aşındırır, geleceğe yönelik
öngörüleri ve kendini tanımlama ölçütlerini zayıflatır(Ahmet Davutoğlu).
Okuyucu Yorumları