Bütün zamanların en önemli düşünürlerinden İbn Sina'nın Hayy bin Yakzan'ı birtakım remzlere başvurarak sembolik bir hikâye şeklinde kaleme aldığı bir eser. Görünüşler âleminin arkasındaki temel ilkeleri araştıran bu eser, bir Keşifler kitabı olmakla birlikte, İbn Sina'nın çağına kadar ki kozmoloji, ruh ve hayat hakkındaki telâkkileri anlamak bakımından da ayrı bir öneme sahip. Doğu felsefe geleneğinde ilk kez böyle bir felsefî hikâye yazmış olan İbn Sina, kendisinden sonraki İbn Tufeyl, Nasirüddin-i Tûsî, Şehabüddin-i Sühreverdî gibi başat filozoflara da bu eseriyle öncülük etmiştir.
Eser, görünüşler dünyası ile hakikat arasında anlama ve anlamlandırma gerilimi yaşayan insana varoluşunu anlamlandırması, kendisini büyük bütüne dahil etmesi için tefekkür imkânları sunuyor. Sonsuzluğu kavramaya yönelik bu fikri çaba tekmil bir âlem tablosu çiziyor. İbn Sina kurduğu bu muhkem yapıdan, tefekkürün bütün inceliklerini maharetle gösterdiği bu âlem tablosundan o kadar emindir ki muhatabına söyleyeceğini söyledikten sonra eserini şu cümlelerle bitirir: İstersen arkamdan gel... Seni ona götüreyim!...
Hayy bin Yakzan'ı Türkçe'ye çeviren değerli bilim insanı Şerafeddin Yaltkaya, sırf çevirmekle yetinmeyip aynı zamanda giriş kısmında yaptığı incelemeyle ve dipnotlarda verdiği açıklamalarla esere ilişkin anlam katmanlarını aralıyor.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.