Yıldız Ramazanoğlundan Türkiyenin gelgit hallerine dair çok rafine bir roman, İkna Odası. Ramazanoğlu, siyasileşmiş sosyal bir meseleyi kentte yaşayan üç kadın üzerinden tüm organikliğiyle anlatıyor. Toplumsalla en bireysel arasındaki geçişleri ritmik, tonal ve dinamik bir şekilde yaparak hem ajite edilmeye müsait olan konunun üstünü örtmekten kaçınıyor hem de romanını güçlü kılıyor. Yerleşik kabullerin genç birey üzerindeki baskısı; erkekle kadının ailedeki geleneksel rol paylaşımları; şehir silüetinin incitici ve nobran değişimi, plaza yaşamının klişe estetiği ve etiği, sürekli ayıran, tanımlayan, itham eden sistemin yine kadınlar tarafından örülen iktidarı Nermin, Seher ve Nurayın hayatlarının gerçekleri. İkna Odası,travmatik ve hırpalayıcı bir durumla farklı yollarla başa çıkmayı başaran üç kadının hikâyesi.
"Postacı sonuçları bildiren belgeyi getirdiğinde güzel kız annesiyle ve bir iki komşularıyla birlikte hamur açmaktaymış, elleri unluymuş yani. Ellerini yıkamaya sabredemediğinden, zarfı öylece açmış, bir de ne görsün: İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi. Sonucu görünce sevinçten ellerini yüzüne sürmüş, her yeri un olmuş. Gözleri bile görünmez olmuş. Çok komik olmuş... Ama oturdukları mahalleye nereden çıktığı hiç belli olmayan bir canavar gelmiş, kızı yemiş."
Bir seferinde masalı başka türlü bağlamak istemiş, küçük kızın doktor olduğunu, hastaların onu ne kadar çok sevdiğini anlatacak olmuştu.
"Hayır," demişti Osman. "O hiç doktor olmadı. Çünkü canavar onu yedi. Ama karnından birçok çocuklar çıktı. Beyaz önlüğünü giyip gece onların üzerini örttü, ateşlerine baktı."
"Bir parçasını yedi ama. Her yerini yiyemez ki. Hiçbir canavar kocaman insanın tamamını yiyemezmiş, ağzına sığmazmış. Kalan yerinden insan, kertenkele gibi tamamlarmış kendini."
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.