50'li yılların ortalarında, birkaç yerel işletmecinin gerçekleştirdiği girişimler, kentin birbirinden bağımsız ve aykırı simalarının birbirine yakın noktalarda toplanmalarını sağladı. Coffe-House dediğimiz ve günümüzde tüketimin take-away kalelerine dönüşen anlık uğrak mekanları, çok da uzak olmayan bir geçmişte, zamanın rasyonalize edilmesine karşı duran, işe gitmeyi reddederek aylaklığın devrimsel büyüsüne kapılan ve geri dönülecek bir ev düşüncesini tamamen reddeden insanların kontrolündeydi. Jim Morrison o dönem yaptığı ve arkasında bıraktığı, bugün the Doors ile sevimlileştirilen ama aslında dehşetengiz boyutlara varan tüm mirasını tam da bu yapıya borçludur.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.