Her çağın ve hatta her dönemin kendine özgü bir tüketim tasavvuru ve uygulamasından söz etmek mümkündür. içinde bulunduğumuz dönem, tüketim kültürüyle simgelenmekte. Çağına ve dönemine ilişkin, o çağın hayat tarzına, davranışlarına, gündelik pratiklerine, değerlerine, zihniyetine ilişkin kesin veriler sunabildiği için bir tüketim tahlili, aynı zamanda bir çağ ve zamanın tahlili olabilmektedir. Tüketimin, çağlar boyunca geçirdiği değişime ve ulaştığı farklı biçimlere bakıldığında, tüketim ile çağın yaşama biçimi arasında kimi paralellikler rahatlıkla kurulabilmektedir.
Tüketim kültürü sürecinde, dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan bir yenilik, bütün insanlığa çeşitli araçlarla yayılmakta, kapitalizm değişim ve yenilik adına her türlü gelişmeyi takip etmeyi telkin etmekte, tüketim kültürü ürünleri, iletişim teknolojilerinden yararlanarak yaygınlaşmaktadır. Tüketim kültürü, kendi kavram dünyasını yaratan, böylece kendine ait bir ilişkiler ağı kuran, kültürel bir süreç özelliği taşımakta ve varlıklar arasındaki ilişkinin niteliğinde temel bir paradigma değişikliğine gitmektedir.
Tüketim, kısaca, mal ve hizmetlerin insan ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde kullanılması olarak tarif edilebilir. Yeme içme alışkanlıkları, giyim tercihleri, moda, tatil, eğlence kültürü başta olmak üzere yaşam biçimleri, arka planda tüketimin alanına girerken, günümüzde Batı tarzı davranış biçimleri üzerinden kurgulanan hayatlar, özellikle kimlik konusunda verili kimlik yerine tüketimin işlevselliğinde kim-liğin seçimlik bir hâl almasına doğru dönüşüm geçirmektedir. Tüketim olgusunun çok boyutlu olması, teorik yaklaşım arayışındaki araştırmacıları, çok boyutluluğu ileyen, kuramsal yaklaşımlara yöneltmiştir. Bu çalışmaların başında, Arnould ve Thompson?un (2005) yirmi yıllık araştırmalarının sonucunda kavramsallastırdıkları tüketici kültürü teorisi gelmektedir. Tüketici kültürü teorisi, tüketimi, sosyo-kültürel, deneyimsel, sembolik ve ideolojik boyutlarıyla ele almaktadır. Featherstone (1991), ve Fırat ile Venkatesh (1995) tarafından geliştirilen tüketici kültürü teorisi, tüketime ili?kin kalıpların ve yaşam biçimlerinin, çoğul, çeşitlenebilen, nüfuz edebilen ve etkile?ime açık özellikte olduğu, dola-yısıyla da kültürel anlamlar ta?ıdığı sayıltısına dayanmaktadır. Teorinin odağında ise ekonomik yapının sosyo-kültürel yapı üzerindeki etkisini açıklamada kültür ile bu kültürün beslendiği sosyal kaynaklar arasındaki ili?kiler, ya?amı an-lamlı kılma yolları ve bu yollara ulamak için gereken sembolik ve materyal kaynaklar arasındaki ili?kiler bulunmakta-dır. Bu çalışma, tüketim konusunun yukarıdaki bağlamları dışında farklı bir boyutu olarak, tüketimin sınıfsal boyutuna odaklanmakta, tüketimin sınıfsal temelinde habitustan hareket etmektedir. Bilindiği gibi Bourdieunun yaşam biçimle-rine dayalı habitus kavramsallaştırması, tüketim kültürünü sınıfsal temelde analiz etmek için anahtar kavramlardan birisidir.
Okuyucu Yorumları