Batı uygarlığı, başlangıcından bu yana, kişiler ile şeyler arasında katı bir ayrıma dayanmış,
kişilerin şeyler üzerindeki araçsal egemenliği üzerine kurulmuştur. Yaşam dünyasını iki
mıntıkaya ayıran bu karşıtlık; Antik Roma hukuku, Hristiyanlık, sonra da modernite boyunca
devam ederek bugün mevcut küresel pazarda yerini almıştır ve giderek büyüyen çelişkiler
üretmeye devam etmektedir. Bu açık ve gerekli bir ayrım gibi gözükse de hukuki, ekonomik,
siyasi ve teknolojik uygulamalara göz atıldığında bakış açısının sürekli tersine döndüğüne şahit
oluyoruz: Bazı kişi kategorileri şeylere asimile olurken bazı şey türleri de kişisel bir profil
kazanmaktadır. Bir yandan, şeyler yalnızca kölece nesnelere değil, aynı zamanda tek kullanımlık
metalara indirgenirken diğer yandan, şeylerin kişiliksizleştirilmesi süreci, kişilerin
kişiliksizleştirilmesi süreciyle paralellik arz etmektedir; öyle ki gerçek kişiler ile kişi olmayanlar,
neredeyse kişiler, geçici kişiler veya anti-kişiler olarak ilan edilenler arasındaki ayrımla tarihsel
olarak yeniden üretilen farklı kişi tipolojileri ortaya çıkmıştır.
Biyopolitika, bağışıklık kavramı ve bu kavramın toplumla/ortaklıkla kurucu ilişkisi üzerine
yaptığı çalışmalarla tanınan İtalyan filozof Roberto Esposito, kişi dispozitifi ve kişi olmayan fikri
üzerine önceki eserlerinde ortaya koyduğu düşünceleri bu kitabında geliştirerek ne bir kişi ne de
bir şey olan bedenin, kişiler ve şeyler arasındaki dikotomiyi çözebilecek kişisel olmayan bir
kategori olduğu savıyla felsefi, hukuki ve siyasi sözdağarımıza hâkim olan kavramların tarihini
maharetle katediyor, içinde yaşadığımız çağda ortaya çıkan paradokslar için zihin açıcı çıkış
yolları gösteriyor.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.