Beş yıl önce Trinidad'dan İngiltere'ye gelen Odelle Bastien'in yaptığı ilk şey, yaşayabilmek için bir iş bulmaktı. Böylece çocukluk arkadaşı Cynth'in önerisiyle bir ayakkabıcıda çalışmaya başladı, ancak ayak parmakları olmayan birine servis vermek zorunda kaldığı gün daha iyi bir iş bulması ve kendini asıl tutkusu olan yazarlığa adaması gerektiğinden emin olmuştu. Temmuz ayının en sıcak günlerinden birinde Skelton Sanat Enstitüsü'nün mermer basamaklarını tırmanıp henüz kabul edildiği yazmanlık görevine başlamak için can atan Odelle'in hayatı, o büyük kapıları aralar aralamaz değişecekti... Hem de hiç kimsenin tahmin edemeyeceği bir biçimde!
Gizemli, karanlık atmosferiyle ona bakanları büyüleyen ve onlarca yıldır kayıp bir tablonun ortaya çıkışı, Kuyu'nun benzersiz olay örgüsüne ve farklı zamanlarda yaşanmış iki hikâyeye birden yön veriyor. Bu sayfaların içinde iki farklı roman olduğunu göreceksiniz; insanlık tarihin türlü mezalimlerine tanıklık edenlerin bir kuyu kadar karanlık öykülerine açılan iki kapı. Hangisini aralayacağınıza ya da hangisine inanacağınıza yalnızca siz karar verebilirsiniz. Yine de John Berger'ın, yol boyunca yardımı dokunabilecek o sözlerini hatırlatmakta fayda var:
"Bundan böyle hiçbir öykü, biricik öyküymüş gibi anlatılmasın."
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.