Amaçlar araçları haklı çıkarır mı? Yüceltilen davalar uğruna yapılan her şey hoşgörülebilir mi? Özgürlük, adalet ve haklar soyut; tarihsel zorunluluk ile sınıf mücadelesi ise somut kavramlar mıdır? Vicdan, onur ve insanca gibi kavramlar, entelektüel yani küçük burjuva idealist önyargıları yansıtan zayıflıklar mıdır? Peki, Marksizm´in ahlak hakkında söyleecek bir sözü var mıdır ve eğer varsa ahlakın sınıf mücadelesi içindeki yeri neresdir? Marksistlerin iktidarla ilişkileri neden sorunlu bir geçmişe sahiptir? Steven Lukes, elinizdeki bu kitapta, Marc´ın ve Engels´in kurup haleflerinin geliştirdiği bir teori olarak Marksizm´in tarihi boyunca bir gezinti yaparken onun ahlaka karşı olarak Marksizm ´in tarihi boyunca bir gezinti yaparken onun ahlaka karşı paradoksal görüne tutumunu ve genelde adalet ile haklar kavramına, özelde insan haklarına yaklaşımını irdelemektedir. Lukes, örneğin, Marx´ın ve Engels´in yazılarının hem ahlaki yargılarla dolu olduğuna hem de yine aynı yazılarının hem ahlaki yargılarla dolu olduğuna hem de yine aynı yazılarda ahlakın oldukça hafife alınıp, ideolojinin yanında bir üvey evlat muamelesi gördüğüne işaret etmektedir. Ahlakın küçüksenmesinin Marksizm´in sonraki takipçileri tarafından daha çok benimsenmesi, sonunda keyfi tutuklama ve yargılamalardan toplu sürgün ve katliamlara kadar bir dizi pratik kirliliğin sineye çekilip savunulmasına yol açmış; bunlar da sosyalist ve komnist hareketin ahlak sicilinde temizlenmeyecek lekelere dönüşmüştür. Oysa, Lukes´un da özellikle vuruladığı gibi, Marc´ın gibi Marx´ın bütün ömrü sivil toplumun veya somut haliyle kapitalizmin normlarına dönüşen ahlaki giysileri reddederken, özgürlük ahlakını, eşitliği ve çeşitli özel hakları kararlılıkla savunmakla geçmiştir.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.