Ben küçükken –masaların altına saklanabilecek, çekmecelere sığabilecek boyuttayken– bir çekmecenin içine tırmanır, çekmecenin
gemi, halının da deniz olduğuna inanırdım.
Pusulamı bir şişede buldum. Bir doğum belgesiydi bu. Üzerinde gerçek ebeveynlerimin adları vardı.
Bundan hiç kimseye söz etmedim.
Gerçek annemle babamı bulmaya hiç yeltenmedim; bir çift ebeveyn talihsizlikse, iki çifti tam bir yıkım olurdu.
Jeanette Winterson, Tek Meyve Portakal Değildir adlı eserinin ardına gizlenmiş sarsıcı, kalp kıran gerçekleri tek tek anlatıyor bu kitapta.
O, evlat edinilmiş bir çocuktu. Çatısı altına girdiği evi daima yadırgadığı gibi “Bayan Winterson” adıyla çağırdığı kadının annelik güdülerine de şüpheyle yaklaştı. Öyle ki, bir okul etkinliğinde onu yanında görüp “Bu annen mi?” diyenlere “Genellikle...” cevabını verebiliyordu ancak. Hayatın sırrını Kutsal Kitap’ın sayfaları arasında arayan kadına mutlu olmak istediğini söylediğindeyse, “Normal olmak varken niye mutlu olasın ki?” yanıtını almıştı.
Bayan Winterson, Jeanette’ın olduğu ve olmak istediği her şeyin zıddıydı. Ancak Jeanette yine de onu sevdi ve hep çocuk kaldı. Bu durumu en iyi izah eden de yine onun sözleri: “Anne bizim ilk gönül maceramızdır. Onun kolları. Onun gözleri. Göğsü. Bedeni. Ve daha sonra ondan nefret edersek, bu öfkeyi kendimizle birlikte diğer sevgililerimize taşırız. Ve eğer onu kaybedersek, bir daha nerede buluruz? Dünyada hiç ilgilenilmemiş, bu yüzden de bir türlü büyüyememiş bu kadar çok çocuk olduğu için üzgünüm. Yaşlanıyorlar ama büyümüyorlar. Bunun için sevgi gerek. Şanslıysan, sevgiyi daha sonra bulursun. Şanslıysan, sevginin suratına yumruğu yapıştırmazsın.”
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.