Berlin Duvarının çöküşüyle birlikte siyaset gündemine gelen komünizmin mirası sorunu, edebiyat düzleminde de yankılarını bulmakta gecikmedi ve Julian Barnes, ilk olarak Bulgarca yayımlanan Oklukirpi başlıklı novellasında 10½ Bölümde Dünya Tarihinde başlattığı Tarihin çoğul anlamları izleğine bu kez yeni ve güncel açılımlar getirerek, eşine az rastlanır siyasal bir taşlama örneği ortaya koydu.
Adı doğrudan verilmemekle birlikte tahmin edebildiğimiz eski bir Sovyet uydu devletindeki bir komünist liderin yeni rejimin oluşturduğu mahkeme önünde sorgulanma sürecini konu alan roman, birbirine temelden karşıt iki ideoloji arasındaki çelişkileri ve açmazları, her cümlesine keskin bir mizahın sindiği ve yerginin zaman zaman doruk noktasına çıktığı, derinlikli bir siyasi kavrayışla vermekte... Totaliter bir komünistken şimdi demokratik ve liberal değerlerin savunucusu olan bir başsavcının suçlamalarıyla yüzleşmek zorunda kalan eski tüfek komünist lider, postu kolay kolay deldirmeye niyetli değildir. Komünist lidere yöneltilen, ama eldeki gerçek belgelerin eksikliğinden ötürü pek de gerekçeli gibi gözükmeyen suçlamaların, romanın dramatik akışı içinde bir bumerang gibi geri teperek, başsavcıyı gitgide yıpratmakta olduğuna, diktatöre karşı olan tiksintisine pek de sağlam bir gerekçe bulamadığına, bu yüzden de salt ahlaksal normlara sığınmaya çalıştığına tanıklık ederiz.
Oklukirpi, geçmiş ile şimdi, istikrar ile özgürlük, suçlayanlar ile suçlananlar arasındaki sınırların kaybolur gözüktüğü o alacakaranlık bölgede bir zamanlar yaşanmış zorlu bir siyasal gerçekliğe birinci elden tanıklık eden, çarpıcı bir roman.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.