Osmanlı Dünyasında Üretmek, Pazarlamak, Yaşamak
Sureiya Faroqhi, Osmanlı tarihçiliğinin temellerini atan Ömer Lütfi Barkan ekolünün günümüzdeki en yetkin temsilcisi. Kitapta Faroqhinin Ticaret Bağlantıları, Bursada Üretmek ve Yaşamak, Osmanlı Dünyasında Kadın Olmak ile Meşrulaştırma Davaları başlıklı dört bölümde topladığı on dört makalesi yer alıyor. Bu makalelerde 15-18. yüzyıl arası zaman dilimindeki Osmanlı toplumsal tarihinin değişik cephelerine bakış yer alıyor.
Tadımlık
ESNAF AĞLARI VE OSMANLI ZANAAT ÜRETİMİ (16.-17. YÜZYILLAR)
Bu makalede dikkatimizi Osmanlı sanayileri ve zanaatlerinin ticari ağlara eklemlenme tarzına yönelteceğiz. Bu ağlar sanayi öncesi dünyada değiştiği zaman, zanaatkârlar çok yakından etkilendi; öyle ki, bazı durumlarda uzmanlık alanlarını değiştirmek, hatta göç etmek zorunda bile kaldıkları oldu. Böylece, ortaçağ ve erken yeniçağ Avrupasında tekstil sanayileri tipik olarak bir parabol kalıbı izlediler: Sık sık, hızlı bir yükselişi, kısa bir düz çizginin ardından genellikle hızlı bir düşüş izledi. Bu gelişmenin farklı farklı nedenleri vardı: Civardaki öteki merkezlerin rekabeti, hammadde arzını durduran ya da bitmiş ürünün pazarlanmasını engelleyen savaşlar, rakip hükümdarların uyruklarının ticaretini yasaklayan bir kral, pazarı pahalı emtiadan yoksun bırakan siyasal bir kriz, kısıtlayıcı düzeyde vergilendirme, hatta bazı örneklerde modadaki değişimler.
Ortaçağ ile erken yeniçağ Avrupasındaki sefaletin nedenleri üzerindeki çalışmalarında Catharina Lis ve H. Soly, soruna farklı bir açıdan yaklaşmışlardır: Bu dönemin sipariş usulü (putting out) çalışan tüccarları, sabit sermayede büyük yatırımlara girişmedikleri için, toplumsal, siyasal ve ekonomik iniş çıkışlara, sınai mahalde değişiklik yaparak karşılık vermişlerdi. Sermayelerinin büyük bölümünü pahalı makinelere ve fabrikalara bağlamış olan üreticilerse, bu iniş çıkışlara maliyet düşürücü önlemlerle tepki göstermiş; ancak bütün çareler tükendikten sonra yerlerini terk etmişlerdir. Dolayısıyla, sabit sermaye oranının dönen sermayeye göre düşük oluşu, sanayi öncesi el zanaatlerinde parabol kalıbının zorunlu bir koşulu olarak görülebilir.
Ama bu süreci, siyasal ya da ekonomik sorunların altını çizmek yoluyla nasıl betimler ve açıklarsak açıklayalım, sonuçlar hep aynıydı: Herhangi bir yerde sanayi yirmi otuz yıldan fazla gelişemiyordu; ardından parabol izlek bir başka yerde yeniden başlıyordu. Çok ender durumlarda bu istikrarsızlığın üretim süreciyle bir ilgisi vardı; genelde sanayi öncesi tekstil üretiminin yükseliş ve düşüşü, dağıtım ağlarındaki değişikliklere bağlıydı.
İşte Osmanlı tekstil sanayilerinin kaderini, bütün sanayi öncesi ortamlarda geçerli olan bu normal dalgalanma arkaplanına dayanarak görmemiz gerekiyor. Öte yandan, tam da bu dönemde dünya ticareti kalıpları çok büyük değişimlere uğramıştı. 16. yüzyılın ikinci yarısından önceki döneme ilişkin çok az kanıt olması, Osmanlı el zanaatlerinin dönüşümü sorununu ortaya koymayı daha da karmaşıklaştırıyor. Bunun sonucu olarak, 16. yüzyılın ikinci yarısında gözlemlenen dalgalanmalardan hangilerinin bir bütün olarak ekonomideki tersine çevrilemez değişimlerden kaynaklandığını, hangilerinin sanayi öncesi zanaatlerinin karakteristiği olan olağan istikrarsızlığın bir parçası olduğunu saptamak çok güç. Genel eğilim, tüm değişiklikleri o dönemde Avrupanın egemenliğindeki dünya ekonomisinin etkisine bağlamak yönünde. Ne de olsa, bu dönem, İngiliz tüccarının beraberinde getirdiği görece ucuz İngiliz yünlüleriyle, Venedik yünlü sanayiini büyük ölçüde çökerttiği yıllardı. Dahası, bu aynı zamanda Osmanlı ipekli kumaş üreticilerinin, İran ham ipeğini bütün Avrupaya satan İngiliz tacirlerinin rekabeti yüzünden çok yüksek ham ipek fiyatlarıyla yüz yüze kaldığı bir dönemdi. Öte yandan, siyasal ve ekonomik etkenler nedeniyle Bursalı zanaatkârlar ürettikleri ipeklilerin fiyatını artırma olanağı bulamıyorlardı. Ham ipek üretimi ve pazarlanmasını güçleştiren Osmanlı-İran savaşları da tabloyu tamamladı ve 17. yüzyılın ilk yıllarında Bursa ipekli sanayii çok büyük ölçekte bir bunalıma düştü. Osmanlı ekonomisinin maruz kaldığı oldukça derin dış etki göz önüne alındığında, normal ekonomik yaşamın iniş çıkışlarıyla ilgilenmek neredeyse cürüm düzeyinde bir kayıtsızlık olur.
Sonuç olarak, Bursa ipekli sanayiinin düşüşü ile ona benzer bir dizi sınai tarih, Kuzeybatı Avrupanın başat dünya ekonomisi tarafından Doğu Akdenizin erken bir periferileştirilmesinin kanıtı olarak incelenmiş durumdadır. Ö.L. Barkan, Osmanlı devlet ve toplumunun böyle bir düşüşün kaçınılmaz olduğu bir toplumsal-siyasal gelişme aşamasına ulaşmaları nedeniyle çöktüğünü kabul etmez. Daha çok, toplumsal sistemin gelişimi, daha gençlik çağında Avrupa müdahalesi nedeniyle özünden kopmuştu. Ne ki, son araştırmalar 1600 sonrası yıllardaki ekonomik gerilemenin genellikle geçici olduğunu göstermiştir. 1683-1699 yıllarındaki savaş hemen her yerde büyük bir gerilemeye yol açmasına karşın, Bursada iyileşme 1650den hemen sonra başlamış, Ankara da 17. yüzyılın ikinci yarısında oldukça umut veren bir yere dönüşmüştü. Kaldı ki, Mehmet Genç, Osmanlı-Habsburg (Avusturya) savaşı nedeniyle kaynakların savaşa akıtılmasının sona ermesinin ardından 1700den 1760a dek süren uzun dönemli bir refah konjonktürünün var olduğunu öne sürmüştür. Mehmet Gençe göre, 18. yüzyılın genişlemeci Osmanlı ruhu, 19. yüzyılın büyük bölümünde ekonomiyi ağır bir sıkıntıya sokan 1770lerdeki savaş dönemiyle birlikte sona ermişti.
Bu bilgilerin ortaya çıkmasından sonra, hatta birkaç kavrayışlı araştırmacı açısından daha bile önce, 17. yüzyıl başındaki depresyonuyla 19. yüzyıl ortası depresyonu düpedüz bir çizgiyle birleştirilerek, Osmanlı ekonomik tarihini yazmanın mümkün olmayacağı anlaşıldı. Osmanlı İmparatorluğunun boyutlarındaki bir ülkede, konjonktürler yerelleşebiliyordu; Bursa ya da Ege kıyıları orta Anadolu yaylasının kırsal bölgelerinden çok büyük farklar gösterebiliyordu. Belirli bir zanaat üretiminde gözlemlenen değişimlerin bazıları, doğmakta olan Avrupa merkezli dünya ekonomisinin etkisine bağlı olabilirken, bazıları yerel etkenlerden kaynaklanabiliyor
Okuyucu Yorumları