Geri dönülen 'geçmiş'in modernizm 'geleneği' olması durumunda (postmodernist girişimlerin birçoğunda olduğu gibi), bu gelenekle 'eleştirel ilişki'mizin onun gizli bir tekrarından başka bir şey olup olmadığını nasıl bilebiliriz?François Lyotard, Fredric Jameson ve David Harvey'den hukuk, müzik ve bilimkurguya, danstan feminizm, ekoloji, popüler kültür ve etnografiye en yeni postmodernist yaklaşımları karşı ya da taraf olmadan tanıtan; postmodern eleştirel söylem ve kültür politikalarını yalnızca içerikleriyle değil biçimsel özellikleriyle de ele alan bir giriş denemesi.Postmodernizm tartışmaları bir yandan bir kültür politikasının canlanıp yaygınlaşması diğer yandan da bu politikanın nötralize edilmesi için olanakları bir arada sunarken, epomo imrenmesinin bilinçaltını sorgulayan bir döküm.
Tadımlık
İkinci Baskıya Önsöz
1987de bu kitabı yazmaya başladığım zaman, postmodernizmi anlamanın en iyi yolu, onu karmaşık bir eşzamanlılık olarak; mimari, sanat, edebiyat, sinema, popüler kültür ve başka alanlardaki farklı gelişme çizgilerinin bir karşılaşması olarak anlamak gibi görünüyordu. Kendimi, farklı sanatlarda ve kültürel pratiğin farklı alanlarında tanımlanan postmodernizmin değişik türleri için bir tür rehber kitap hazırlamaya çalışıyor gibi görüyordum. O zamanlar, kitabı modernizmin-ötesine doğru kendi özgül hareket tarzına maruz kalmış ya da kalmakta olan disiplinlere göre bölümlere ayırmak anlamlı görünüyordu. Aynı zamanda, diğer ülkelerde başka türden bir açıklama gerektiren başka türden bir postmodernizmin var olduğu da açıktı. Postmodern Performans başlıklı bölümün başında da değindiğim gibi, postmodernizm teşhisi TV, rock müziği, dijital kültür gibi, açıkça tanımlanmış bir modernist dönem yaşamamış olabilen kültür alanlarına doğru ilerledi. Bu kitabın 1989daki ilk baskısının yayımlanmasından sonra kendini gösteren en dikkat çekici gelişme, postmodernizmin jenealojik diyeceğimiz türünün ikinci, analojik denebilecek türü tarafından gitgide geride bırakılması oldu. Başka bir yerde1 müdahaleler kültürü diye nitelediğim, farklı sanatsal ve kültürel biçimlerin rastgele kesişip birleştikleri küresel kültür, bu türden yakınlıkları ortaya çıkarma ve çoğaltma, aynı zamanda da postmodernizmin teorik dillerini pekiştirip bunların dolaşım ve yenilenmesini hızlandırma işlevini gördü. Giderek artan sayıda disiplin, kendi postmodernist rejimini, kendi tarihine başvurarak tanımlamaktan çok, başka yerlerde hüküm süren rejimlerle ilişkili olarak tanımlamaya çalıştı. Günümüzün gösterişçi tarih bilinciyle, pek çok disiplinin başka postmodernizm türlerine bakarak, öyle olup olmadıklarını görmek için kendi jenealojilerini yeniden araştırmaya yönelmiş gibi görünmeleri, pomo imrenmesinin* yaygınlaşmasının bir başka belirtisi olarak tanımlanabilir. Örneğin, bu baskıya eklediğim yeni bölümlerde ele aldığım hukuk ve dans alanlarındaki postmodernizm teorilerinin gelişiminde durumun böyle olduğunu düşünüyorum. Post- sözcüğünün imlasının standart hale gelmesi, jenealojik postmodernizmden analojik postmodernizme bu geçişi açıkça haber vermişti. Sally Banesın 1980 tarihli kitabı Terpsichore in Sneakersın (Lastik Ayakkabılı Dans Perisi) altbaşlığında Post-Modern Dansa gönderme yaparken sözcüğü tireli kullanması ve modern öğeyi büyük harfle belirtmesi, dans tarihinin farklı dönemleri arasındaki geçişi ve bir aralığı tanımlayan belli bir anlatıya dikkat çekmekteydi.2 Sally Banesın dans üstüne daha sonraki denemeler toplamı Writing Dancing in the Age of Postmodernismin3 postmodernizmi ise, yaygınlığı ve özgül tarihlerden ayrı oluşu Post-Modern teriminin ortasındaki duraklama tiresinden ve Modern sözcüğünün büyük harfle yazılmasının sözde ihtişamından vazgeçilmesiyle kendini belli eden, daha genel bir kültür bağlamıdır. Post-Modern, Post-Modernizm ve Post-Modernite terimleri bir senkopu** ve kesintili bir geçişi ifade eder; postmodern, postmodernizm ve postmodernite terimleri ise bir senteze, eşzamanlılığa ve tutarlılığa işaret eder. Sally Banesın ikinci kitabı, dansın yeniden okunması, hem dans hakkında yazma hem de dansın kendisi açısından artık dansın kendi içinden kaynaklanan bir yorumu ya da dansın kendisi hakkında sorduğu bir soruyla ilgili değildir. Aslında, bu yorum, yalnızca farklı sanatların icrası ve bu icralar üstüne yorumlayıcı düşünceler arasındaki daha hızlı bir değiş tokuşla değil, aynı zamanda bu farklı sanatlar ve tarihleri arasındaki kronolojik uyum eksikliklerinin ve kazalarının her zamankinden daha iyi ayarlanmış eşzamanlılığıyla nitelenen, bütün sanatlar ve onların tarihleri arasındaki ilişkilerle ilgili daha genel sorulardan kaynaklanmış ve bu sorular tarafından yönlendirilmiştir. Jenealojik olandan analojik olana doğru bu hareketin bir başka sonucu, birinci bölümün sonunda teori ile nesneleri arasındaki ilişkilerde yaysama diye betimlediğim şeyin ilmiklerinin çoğalıp sıklaşması oldu. Gerçekten geçtiğimiz on yılda postmodern ve postmodernist terimlerinin kendilerinde dikkat çekici bir kaymaya tanık olduk. Bu terimler artık, belli bir teorinin sahip olabileceği sanatsal ve kültürel nesne türlerinden çok, o teorinin kendisinin türünü ifade ediyor. Hans Bertensin mükemmel kitabı The Idea of the Postmodernde (Postmodern Düşüncesi, 1995) gösterdiği gibi postmodernizmin kopuşunun ve sorusunun boyutsuz, gezici uğrağı genişleyip gerçek bir tarih haline geldi.4 Postmodernizm, dünya üstüne bir hipotezi olan bir disiplin, kendi başına bir kariyer konusu olabilecek bir şey olarak görülmemelidir. O bizim yoğun ve hiç azalmayacak düşünselliğimizin adı, bu düşünselliği düşünmemizin yolu (ve coşku verici benzerleri) haline gelmiştir. Postmodernist Kültürü yazmamın amacı, başlıca postmodernizm biçimlerini ortaya çıkarıp betimleyerek, bu alandaki kafa karışıklığının ve yayılmanın ortadan kalkmasına yardımcı olmaktı. Ama şimdi fark ediyorum ki, kitabın kendisi de postmodern ölçekdeşlik dalgasının eşzamanlı geri çekilişine katkıda bulunmadan edemezdi. Eşbiçimlilik ile farklılık arasındaki işbirliğinin; aslından uzaklaştırma, kesintiye uğratma ve dağıtma yönündeki postmodern hareketlerin ve postmodern
Okuyucu Yorumları