Gençliğimizde büyüdüğümüz dünyaya ikimiz de isyan ettik. Ben asiliğimden dolayı ödüllendirilirken, o cezalandırıldı. Yaşadığım toplum bana yer açtı, onunki ise onu gitgide kendi içine kapattı. Onun yerinde olsaydım ben ne yapardım diye kendime sormayı asla bırakmadım. Ya da o benim yerimde olsaydı.
Avrupa'da yaşayan Lieve Suriye'ye, yıllar önce Bağdat'ta tanıştığı Hala'nın yanına kalmaya gider. Bu esnada Doğu'da, ona ait olmayan ve ait olmadığı bir yerde yaşananları yakından izleme imkânı bulur. Hala ile dostluğu, ona modern Suriye'nin, sürekli çatışmaların ortasında kalan ve kana bulanan bir coğrafyanın iç yüzünü gösterir. Suriye'de olup bitenlere orada yaşayan ve geçmişinde belirgin bir siyasi tavrı olan Doğulu bir kadının gözünden baktıkça, işler daha da karmaşık bir hâl alır ve Lieve bambaşka bir kültürle yetişmiş, Batılı bir kadın olarak kendini binlerce sorunun, duygunun, doğrunun, yanlışın ortasında bulur.
Gazeteci kimliğiyle roman üslubu arasında hassas bir denge kurmuş olan Lieve Joris, bu otobiyografik nitelikli eserinde bizleri de Orta Doğu ile ilgili görüşlerimizi sorgulamaya itiyor. Doğu ve Batı birer muhayyel kavram mıdır yoksa gerçekten farklı hakikatlere sahip, iki düşman mı? Lieve Joris'in sürükleyici dili, kendi konumunu da samimiyeti elden bırakmadan anlatışı ve modern Suriye'ye dair sunduğu panaromik manzara kitabı elinizden bırakmamanız için güçlü deliller sunuyor.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.