Sorun şu; yazdıklarımın, çizdiklerimin, karaladıklarımın ya da yırttıklarımın bir anlam ifade etmiyor olması. Bu salt durum beni her zaman dehşete düşürmüştür. Elime kalemi aldıktan sonra içimde haykıran o bütün suskunluklar, bütün iğrençliklerin güzelliği, bütün gözyaşlarının altında boğulan sudan ruhlar, dehşet, acı, öfke ve aldanış. Asıl olay ise kalemin intihar olasılığını arttırıyor olması. Bir an önce bitsin şu paragraf diye boğuşurken, bir yandan da bitsin şu yaşam arzusu. İntihar belirtisi. İntihar isteği. Ben hep şu düşünceye kapılırım; "Daha yazacak mıyım? Ne kaldı? Duramıyorum. Duruyorum. Hep yolun sonundayım. Keşke geri adım atsaydım. Önüm ise uçurum. Bir adım atsam kurtulacağım. Ama duruyorum. Duruyorum ve içim gidiyor o adıma. Atamıyorum. Duramıyorum. Bitsin artık şu paragraf. Uyumam lazım. Uyanmamam lazım." Ve bütün büyü bozuluyor. Paragraf bitiyor. Nokta atışı. Nokta. İşte şimdi her şey bitti. Çünkü yazdıklarımın sadece yazarken önemi var benim için. Bittikten sonra da edebi bir esere dönüşüyor. Fakat insanlar anlamıyor. Biraz olsun anlamaları için de intihar kaçınılmaz oluyor, noktalar buna izin vermiyor. O kelimeler, cümleler kaç defa intihar etti, biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Çünkü düşecek yerleri yoktu.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.