Antropolog Christopher Dole, 1990'ların sonunda ve ardından 2000'lerin ortasında Türkiye'de yaşadı ve bu kitaba konu olan saha araştırmasını yaptı: Yalnızca seküler güçler tarafından değil, yerleşik dini kurum ve çevrelerce de insanların hastalıklarını ve çaresizliklerini suistimal etmekle suçlanan ve modernlik öncesi dönemin köhne kalıntıları olarak görülen cinci hocalar, üfürükçüler ve dini şifacılar nasıl oluyor da bugün hâlâ yaygın bir talep görüyor ve modern tıbba rakip olabiliyor?
Dole'a göre dini şifacı Türkiye'nin modern seküler gelişimine istisna oluşturan bir figür değil, daha ziyade onun kaçınılmaz ürünlerinden ve belirleyici öğelerinden biri. Dahası, hem dini şifacılık hem sekülarizm aslında insanların hayatlarını düzenleme ve dünyalarını yeniden inşa etme konusunda çok benzer saiklere sahipler. Her ne kadar yöntemleri ve kullandıkları araçlar farklı olsa da, ikisi de birey üzerinde kendi iktidarını kurmaya çalışıyor. Dole işte bu iktidarın her iki durumda da nasıl kurulup muhafaza edilebildiğini, geleneksel antropoloji literatürünün ötesine geçip Talal Asad ve Foucault gibi düşünürlerin kavramsal çerçevelerine, özellikle de Ranciere'in duyumsanabilirin paylaşımı kavrayışına başvurarak analiz ediyor.
Şifa verme ve bulma hikâyeleri aracılığıyla laik siyasi düzen içindeki gündelik ilişkileri, dini ve milli duyguları, bireysel ve toplumsal zaaf ve hassasiyetleri mercek altına yatıran kitap, tıbbın ve toplumsal yaşamın modernleşme sürecini ele alış biçimiyle de Türkiye'nin bugününü anlamakta son derece önemli bir çalışma.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.