Bu betik (kitap), Türkiye'nin en güvenli kömür ocağı diye bilinen Soma'da 13 Mayıs 2014'te olan Türkiye'nin en büyük yeraltı ocağı yangın kazasının ardında yatan gerçeklerin deşildiği öyküleştirilmiş bir anlatıdır. Ülkemizin her bireyiyle, kurumuyla savsak yaşamasının bedelini salı günü 15:10'da, yeraltına bir ekmek için inen 787 işçiden 301'i boğularak yaşamlarıyla, 122'si ise yaralanarak ödediler. Artlarında 402 çoluk çocuk yetim, 285 kadın dul kaldı. 486 kişi kendi çabalarıyla, kurtarmacılarca kurtuldular. Ulusumuz çok derinden yaralandı, yüreklerimiz sızladı. Ölen işçi kime güvenemezdi? "Burası en güvenli ocak" diyen enerji bakanına mı? TKİ denetçilerinin "Güvenlidir!" sözüne mi? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın "Olumsuz hiçbir durum yok!" bildirimine mi? Onlara güvenerek öldüler. Soma'da "Suçlular suçlu arıyorlar!" Devletin görevi, çıkan ölülerin sayısını saymak değil, işçilerin güvenliği ile çalışma koşullarını düzenlemektir.
Tüm ülkelerin gündemine, Türkiye'de savsak yaşama konusu ile işçilerin köle gibi kullanılması gerçeği oturdu. Önce şaşırdık, varlığımızdan, vurdumduymazlığımızdan, işçimizin, köylümüzün, yıllardır aşırı kazanç hırsıyla gözü dönmüş sömürgenlerin kişi yaşamını, erdemini yok saymasından, işçileri bile bile ölüme sürüklemelerinden utanç duyduk. Dağlanmış, acı dolu yürekler, yurtiçinde, yurtdışında Soma için çarptı.
Soma, savsaklı yaşamın onulmaz acılarını tadan, iç buran bir ilçe oldu; öyle de kalacak belleklerimizde. Bir topak kara kömürün üzerinde çok emek, çok ter, çok kan var olduğunu ilk kez düşündük. Yaşamlarının yarısı yeraltında, kara kömür eşerek geçen bu yoksul ancak soylu yurttaşlarımızın çocukları, eşleri, anaları, babaları, yakınlarının ne yüce bir sevgi bağıyla bağlı olduklarına tanık olduk. Yöneticilerin ikiyüzlülüğünün ardında, emekçilerin gerçek tutku ile erdeminin değerini öğrendik.
Bu öykü, yurdunun gönenci ile güvenliği için yaşamını dişine takarak savaşmış Eynez'li Tunçer'in bir solukta uçup giden yaşamının ardında, yüreği ezgin, başı dik, onurlu eşi Ertengül'ün, yetim kalan Göynük kızıyla, soluksuz kalan ilk beş gününün duygu yüklü yaşantısıdır. Yetim kalan küçük kızın babayı en üstün değer görerek "Babam öldü, herkes ölsün!" diye bağırışının öyküsüdür.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.