Hegel'in Tarih Felsefesi üzerine 1822-23 ile 1830-31 arasında verdiği derslerin ilk düzenlemesi felsefecinin ölümünden sonra 1837'de Eduard Gans tarafından ?Tüm Yapıtlar'ın [Vollständige Ausgabe] parçası olarak yayımlandı. Bundan sonra eldeki tüm gereç 1847'de öğrencilerin ders notlarını Hegel'in kendi elyazmaları ile bütünleştiren Karl Hegel tarafından bir kez daha düzenlendi. Ve bunu Georg Lasson tarafından Hegel'in yapıtlarının ?Eleştirel Yayım'ının [Kritische Ausgabe] bir bölümü olarak hazırlanan bir başka düzenleme izledi. Tüm bu çabalar doğal olarak eldeki felsefi içeriği yalnızca dışsal olarak toparladılar ve Hegel'in Tarih Felsefesi açıktır ki bu yapısıyla ona verilebilecek son biçimi kazanmış olmaktan uzaktır. Gene de bunun nedeni yalnızca çalışmayı yayıma hazırlayanın Hegel'in kendisi olmaması değildir. Hegel yaşamı boyunca içeriği sürekli olarak geliştirdi, yeniden düzenledi ve onu ideal kurgul biçime ulaştırmaya çalıştı. Ve yalnızca Tarih Felsefesi'nin değil, ama Mantık Bilimi de içinde olmak üzere bütün bir Ansiklopedik Dizgenin bir oluş sürecinde olması Felsefe Tarihinin işinin henüz bitmediğini, Logosun insan bilincinde açınmasının henüz tamamlanmış olmadığını gösterir. ? Bu çeviri Karl Hegel'in düzenlemesinden yapıldı.
KİTAP HAKKINDA
Dünya Tarihi Doğu Dünyası ile başladı. Ama Doğu Tini özgürlük bilincinde ilerlemedi, kendini gerçek kendisi olmak için özgür bırakmadı; gelişti, ve tüm gelişimini despotik bilinç düzeyinin izin verdiği sınırlar içine kapadı: Ahlakı, Sanatı, Bilimi, Dini yalnızca sonlu Birin özgürlüğünü kabul edebilen bir kültür biçimine pıhtılaştı. ? Güzel Sanat İdeali, Demokrasi, Bilim, Felsefe, tümü de insanın uygarlaşma sürecine Helenik Tinin katkıları oldu ? ama evrensel Özgürlük, evrensel Eşitlik, evrensel İnsan Hakları kavramları değil. Bütününde Helenik Tin ? ve Platon ve Aristoteles bile ? insanın salt insan olduğu için özgür olduğunun ve sonsuz değer taşıdığının bilincine yükselmedi. Bu kavramlara yer açmak için, Tinin daha öte gelişimine izin vermek için Helenik Tin ortadan kalkmak zorundaydı. Büyük İskender'in Helenik kent-devletine son vermesi ile birlikte Helenik bireysellik tüm güzelliği, sevinci ve erdemi ile Tarih oldu. ? Roma Tini Helenik Tinin özsel belirlenimlerini kabul etti, ama kültürün bütününü Evrensel İstencin zorbalığı altına getirerek bireyselliği soyut tüzenin disiplini altında yok etti. Bu imparatorluk da Tinin onda doyum bulabileceği ereksel şekli değildi. İnsanın gerçek karakterine, gerçek değerine, gerçek özgürlüğüne, gerçek eşitliğine özlem duygusunu geliştirecek bir tinsel eziliş noktasında, Tinin Gerçek şeklinin başlangıç noktası olacak bir yitmişlik noktasında kendini ortadan kaldırdı. Ancak bundan sonra Dünya Tarihi Tinin tüm kavramlarına eksiksiz edimselleşme hakkını verecek olan modern gelişme sürecine girdi.
* * *
Hegel'in Tarih Felsefesi Ansiklopedik dizgesinin bir bileşenidir, ve daha tam olarak Tüze Felsefesi'nden (ya da ?Nesnel Tin" alanından) ?Saltık Tin" alanına geçiş momentini oluşturur. Tüm öncülü ile birlikte Tinin sonluluk alanına aittir, ve tüm içeriği ile henüz değerler alanının, saltık Tin alanının gerisindedir. Özsel olarak nesnel Tinin Kavramlarının gelişimini, realitelerinin idealitelerine eşitlenmesi sürecini izler.
Hegel felsefi çözümlemelerini bir Avrupalının, bir Hıristiyanın, bir Almanın göreli tarihsel bakış açısından üretmedi. Olanaklı en vurgulu anlamda, giderek en tutkulu anlamda, bakış açısının evrensel Usun/Logosun bakış açısı olduğunda, bir Alman ya da Batılı olarak yazmadığında, böyle kültürel sonlulukların üstünde ve ötesinde olduğunda diretti, ve bunu Tinin Görüngübilimi'nden başlayarak yaptı.
Hegel'in bilgi olarak, ussal bir dizge olarak, sözcüğün tanıtlı anlamında Bilim olarak gördüğü Tarih çözümlemesini Doğu ve Batı gibi, sol ve sağ gibi kendileri tarihsel olan bakış açılarından, ya da eşit ölçüde öznel ulusal, sınıfsal, ırksal, etnik bakış açılarından yargılamak onu yorumlamaktır ? ve bir ?görüş' olarak yorumlama açıktır ki nesnelliğin söz konusu olduğu yerde hiçbir değeri olmayan, ancak göreli bir anlam taşıyan bir duruş noktası, salt bir kültürdür. Oysa kültür, Hegel'in ereksel-gelişimsel öncülleri üzerine, tam olarak Tarihin dışsal gerecinin kendisidir, Tinin ne yaptığını bilmeden ürettiği tözsüz içeriktir, ve belirlenimi kendini uygarlığa tamamlamak, Saltık Tin alanında kendini değerin kendisine, Saltık Değere yükselterek ortadan kaldırmaktır.
Hegel'in felsefesinde Tinin özünün Özgürlük olması Tinin kendisinden başka bir etmen tarafından, örneğin materyalistik altyapı, üretim ilişkileri, üretici güçler vb. tarafından belirlendiğini ileri süren görüşleri ait oldukları despotik bilincin alanına sürer. Tarihin kavramı onun Dünya-Tininin öz-belirlenim alanı olması, İstencin kendini tüm içeriği ile edimselleştirmesidir: Özgürlük ancak Özgürlük yoluyla, ancak öz-belirlenim yoluyla gerçekleşir. Usun Duyunç olarak itki, tutku, hırs vb. üzerinde güç ve böylece özgürlük olduğunu anlatan ereksel nedensellik kavramı insanı salt bir uzantı olarak gören materyalistik nedensellikten bütünüyle başka bir kavramdır. İstenç kendini belirlemiyor ama başka birşey tarafından, altyapı vb. tarafından belirleniyorsa, İstenç değildir, çünkü özgür değildir.
Okuyucu Yorumları