1075'de kurulan ve 1318'de sona erdiği kabul edilen bir devletin 243 yıllık ömrünün uzun sayılabilecek 75 yıllık bir döneminin çöküş süreci olması oldukça çekidir. Bu zaman zarfında farklı köklere ve anlayışlara sahip, ben merkezli hareket eden üst yönetim mensuplarının, devleti ve milleti kurtarma adına attıklarını iddia ettikleri adımların ulaştığı noktaları ve bunların, şahsî çıkarlarını hesaba katarak aldıkları her kararın, sonu hazırlayan olaylar zincirinin bir halkası olduğunu yaşanan olaylar bir ibret vesikası olarak ortaya koymaktadır. Ülkeyi her türlü tehlikeye karşı korumak, insanların huzur ve refahını sağlamak yükümlülüğünü üstlenmiş olan yöneticiler, Türkiye Selçuklı Devletini bir başka gücün, yani Moğolların boyunduruğu altına sokmak için adeta birbiriyle yarışmışlardır. Bu devletin bizzat kendisinin yetiştirdiği insanlar, getirildikleri makamı-mevkii korumak veya yeni makamlar elde edebilmek uğruna, kendi kişisel çıkarları adına, bir milletin ve devletin geleceğini, istilacıların amaçlarına hizmet etmek suretiyle feda etmişlerdir. İşgal edilen her ülkede, mutlaka işgalcilerle iyi geçinen, hiçbir manevi değeri umursamadan zevk ve sefa içinde yaşamaya devam eden veya işgalcilerle işbirliği yapıp, onlara hizmet ederek, işgali kendi çıkarları için kullanmak isteyen insanlara tesadüf edilmiştir. Selçuklular devrinde de bazı devlet adamları milletin maddi ve manevi haklarını, sadece Moğolların lütuflarını kazanmak için satarak, tarih ve millet önünde sorumlu olmuşlardır. Devletlerin hangi şartlarda kurulduğunun bilinmesi kadar, gerilemeyi başlatan nedenlerin ve sona erişle sonuçlanan sürecin öğrenilmesinin de büyük önem taşıdığı düşüncesiyle bu kitabı hazırladık.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.