Tüm bu fotoğraflara bakınca ve bu kısa, ama koca hayatı gözden geçirince bir şey fark ettim.
Aslında yaptığımız şey halı dokumak.
Attığımız her adım.
Yaptığımız her iyilik, her kötülük birer ilmek.
Unutulur gider sanıyoruz.
Oysa halının üzerine işleniyor.
Halı bittiğinde bakıyoruz üstüne, herşey görünüyor.
Doğrular, yanlışlar, hatalar, sevaplar.
Birde kimimiz kilim dokuyoruz, kimimiz ipek halılar. Kiminde büyük emek var; kimi makine halısı gibi, pek bedavadan, özensiz yapılmış.
Tek yaptığımız halı dokumak.
Ancak bitince görürsünüz dokuduğunuz halı güzel mi, temiz mi. Başkalarına yarayacak mı? Yoksa kullan ve at mı olacak.
Bu halıların yüzlerce yıllık olanı, sonsuza kadar yaşayacak olanları var. Leonardo Da Vinci'nin, Piri Reis'in halıları gibi.
Babamınki belki yüzlerce yıl yaşamayacak.
Ama bu kadar güzel dokunmuş, üstü bu kadar insani desenlerle bezeli, birde bu kadar güzel kokan çok az halı gördüm ben.
O markalı, cicili bicili, havalı, pahalı, ama çarçabuk kir tutan, iki yılda atılan halılara benzemiyor. Çoluk çocuğunu, evini ortada bırakıp maceraya kaçanlara hiç benzemiyor.
Tam bir kök boyalı Yağcı Bedir. Sizler için küçük, emek harcamış, ufak hatalar desenlerin güzelliği arasında kaybolmuş. Benim gözümde ise uçan halı.
Bu sabah uyandığımda yastığımın altında plastik tabanca, şerif yıldızı ve kemer buldum. Şerif olduğum gündü gerçekten. Beni masallardaki gibi uçurdu, en değerli saatlerini bana ayırdı ve maceralar yaşattı bana.
Şimdi fark ediyorum, benim babam uçan halıydı.
Aslan Babam.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.